Cumalıkızık, Uludağ `ın kuzey eteklerinde kurulmuş, beş kızık köyünden ayakta kalmayı başaran 700 yıllık bir Osmanlı köyüdür. Bursa`dan yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan köy, girişimler sonucu 2014 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi`ne girmiştir. Yaklaşık mevcut olan 270 evden 133 ev tescilli ve restore edilmiştir. 185 hanenin ise bugün bacası tütmektedir. Cumalıkızık için açık hava müzesi desek yanlış olmaz.
Başta da belirttiğim gibi düzenli olmasa da zaman zaman ziyaret ettiğim yerlerden biridir bu köy. Epeydir gitmediğimiz köye bu kez annemin bizi ziyareti bahanesiyle gitmiş olduk.
Böyle tarihi dokusuyla ön plana çıkmış yerler elbette çok önemli, özellikle korunması anlamında. 2000`li yıllardan itibaren Cumalıkızık pekçok dizi, film ve fotoğraf çekimine konu olduğundan dolayı çok daha bilinir hale geldi. Çok bilinmek böyle yerlerin kaderini olumlu ya da olumsuz değiştirebilir. Bu ziyaretimde gördüm ki -benim şahsi fikrim- Cumalıkızık`ın daha çok olumsuz yönde etkilendiğidir. En başta gelen sebebi sanırım son yıllarda giderek artan müthiş bir ziyaretçi akını ve bu kalabalığı idare edebilecek bir düzenin olmayışı.
Köye araçla kıvrıla kıvrıla tırmanarak gidiyorsunuz. Çok hoş bir yol, yeşillik, dağ havası vs. Ancak ağaçların dallarına takılmış plastik poşetler, ağaç diplerinde çöpler gözümüze gözümüze girdi. Çocuklar hemen "anne bu ağaçlar çiçek yerine poşet açmış" dediler. Hep güzel şeyler çekmeye koşullanmışız, o yüzden elim gitmedi makineye.
Köyün geçim kaynağı aslında tarım. İklimi son derece elverişli olduğundan ahududu, kestane, böğürtlen, frenk üzümü, yaban mersini gibi pekçok ürün yetişiyor. Diğer geçim kaynağı ise artarak devam eden turizm. Özellikle yerli turist. Bazı evler otele, pansiyona dönüştürülmüş. Evlerin çoğunda kahvaltı yapmak veya gözleme yemek mümkün. Sokakları daimi pazar alanı. Ev yapımı reçeller, örgüler, danteller tamam da uyduruk oyuncaklar, Pinokyo süsler, anahtarlıklara ne demeli?! Ne gerek var dedirtiyor insana. Gözüm ekmek ya da örgü atölyesi, reçel yapım atölyesi falan arıyor artık. Bu tarihi, güzel dokuda en kestirme yoldan nasıl para kazanılır taktiklerinden ziyade farklı bakış açısına sahip ve bunu hayata geçirebilecek insanlara ihtiyaç var.
Çok mu acı oldu? Yalan yok, herkesin bir şeyler satmaya çalıştığı yerler bana her zaman oldukça itici gelmiştir. Gözüme sokulan şeyleri sevmiyorum, kendiliğinden oluşmalı bazı ortamlar. Biraz araştırınca gördüm ki bu olumsuz düşüncelerimde yalnız değilim: https://eksisozluk.com/cumalikizik--163941?p=7
Köydeki ziyarete açık tek ev Küpeli Ev.
Elbette yine de yukarıda saydığım ufak tefek olumsuzluklara rağmen hakim olan köy havasını koklamaya, dar sokaklarda dolaşmaya, taş, ahşap ve kerpiçten yapılmış evler görülmeye değer.
Gönül ister ki çok daha iyi olsun, örnek teşkil etsin. Yurt dışında tarihsel dokuyu ya da doğayı korumak adına yapılan işleri, çalışmaları çok gördüm. Öyle köyler, kasabalar var ki yüzyıl geriye ışınlanırsınız!
Neden bizde olmasın? Evet, müthiş bir tarihimiz var, iklim deseniz ülkemizde dört mevsim, insanlar deseniz sıcakkanlı.... Geriye kalan biraz vizyon sahibi olmak ve estetik anlayışı. Olamaz mı yani?
Not: Fotoğrafları lütfen izinsiz kullanmayınız.
Ben size katılıyorum çok doğru söylüyorsunuz insan köye gidince köy havası yaşamak istiyor.Doğal ortam mis gibi çiçekler ve yeşillik görmek istiyor.Benimde hayalim köye ev yapmak tercihim prefabrik moder mutfak dolabı yerine eski usül terek istiyorum çokda zor olmayan basit köy havasına uygan bir tarz.
YanıtlaSilUmarım hayaliniz gerçek olur. Sanrım şehirden sıkılan herkesin şöyle basit ama doğal bir köy hayatı herkesin hayali. Sevgiler:)
SilOlur aslında, hemde çok güzel olur. Cumalıkızık demek bizim için köy kahvaltısı demek. Öyle güzel evler var ki, sıcak kanlı teyzeler insanın içi eriyor. Söylediklerine de bir Bursa'lı olarak katılmamak elde değil.
YanıtlaSilSevgilerimi yolladım. :)
Biliyorum, kahvaltıya da gitmişliğim çok.
SilSeviyorum böyle yerleri, sıkınıtı bu değil zaten. Benzer şey meşhur çınarın olduğu yerde de var. Masa örtüleri sigaradan delinmiş, yer yer pis, gelen su plastik içinde. Yine aynı şekilde orda da Çin malı oyuncaklar, süs eşyaları vs. Bunlar çok önemli gibi durmasa da artık bunları aşmamız lazım.
O vizyonun oluşması için kırk fırın ekmek yeterli olur mu bilmem...Daha yeni okudum gazetede,neresiymiş derken sizin yazı da bilgilendirici oldu,teşekkürler...Ben bazen yaşadığım yeri düşünüyorum,burası gerçekten en gözde tatil merkezi mi diye... Yolları bir görseniz,berbat,her yer çukur,göçükler,sahillerde kirlilik...Sevgiler
YanıtlaSilHaklısınız. Evet bu sadece bir örnek. Yazmaya kalksam yığınla yazarım bizdeki turizm anlayışını. Aslında bu bizim genel sorunumuz. Özen vermiyoruz yaptığımız işe, geçimini sağladığımız mekana, yaşadığımız yerin önüne, sağına soluna... O kırk fırın ekmek bile yeterli değil, kültür dediğimiz şey maalesef öyle kolay oluşmuyor. Ben manzaraya bakarken ayağımın altında çöpe basmak istemiyorum mesela. Ya da otantik bir yere gittiğimde otantik olduğu için pis masada yemek yemek, pis tuvalete gitmek istemiyorum. Basit ve teknolojiden uzak olabilir her şey ama düzenli ve temiz aynı zamanda.
SilAh ah diyorum başka da bir şey demiyorum... Sevgiler...
Adatepe'miz var , çok severim ama gizli saklı kalsın imse bilmesin istiyorum , sırf saydığın nedenlerden dolayı:( Cumalıkızık içinde üzüldüm , poşetler çöpler .. Anlamsız süs eşyalarının olduğu hediyelik eşya standları. Assos ve Bozcaada o hale gelmeye başladı :( Bunda 10 yıl önce Assos'un o rengarenk sokaklarında gezinmek çok keyifliyken şimdi hınca hınç çin malı basit şeylerle dolu tezgahlardan ötürü o sokakları gezmiyoruz bile... Bozcaada'da geçen yaz en çok satılan şey 5 TL'lik çin malı magnetler olmuş ((
YanıtlaSilAdatepe`yi çok severim. Aynı duygular içindeyim ben de senin gibi. Keşfedilmesin istiyor insan.
Silİnan o kadar çok örnek var ki! Uludağ mesela. Ulaşımı kolaylaştırdılar, iyi oldu diyor herkes. Bana sorsan dağın sonunu getirdiler. Her yer çöp içinde. Herkes kayak, trekking için mi çıkıyor? Yok canım. Mangal, sucuk yemeğe tabii ki. Yolu kolaylaştırıyorlar ama bu insanların doğa için gerekli kültürü yok ki!
Her yerde aynı iğrenç Çin malı süs görmekten fenalık geldi. Yahu kıymetli olan o yöreye ait olan değil mi? Reçelse reçel, makarnaysa makarna, salçaysa salça. Belediye olarak ordaki halka iki kurs verirsin anahtalık, süs eşyası yapmayı öğretirsin. (hadi ahşabı geçtim, mesela keçeden, boncuktan vs.) Bilmem ne köyün yararına diye satılır, hem el emeği olur.
Ama işin içine kolay para kazanma girince kimse uğraşmıyor. Halk olarak, gezenler olarak bizim bunlara prim vermemiz lazım. Ben çocuklara neyin daha değerli olduğunu, el emeğinin ne demek olduğunu öğretiyorum. Gittiğin yerden 10 tane saçma sapan şey alacağına bir tane alırsın aynı parayı verirsin ama el emeğidir satın aldığın.
Adatepe`deki Taş Mektep hala yapıyor mu bilmiyorum. Atölye programları vardı çok güzel.
cok üzülüyorum ülkeme sahıp cıkılmıyor kımse sahıp cıkmıyor kendılerı de oyle..baska ulkelerde tarıhı oyle guzel koruyorlar kı ınananmıyorsunuz bız ıse mahvedıyoruz yazık..koskoca tarıhten ne kaldı bakınca...sevgıler
YanıtlaSilÇok üzücü gerçekten. Sözde sahip çıkılıyor ama ne yazık ki her şey göstermelik olarak kalıyor. Yurt dışında görülen örnekler müthiş, ağzım açık bakıyorum kimi zaman. Yasalar çok daha sıkı, halk çok daha bilinçli olunca düzenli, tertemiz, tarih kokan yerler bulmak çok daha kolay.
SilSevgiler benden de...
Yazılarına yorum yazabilmek için bilgisayarı açmak gerektiğinden okuyup yazamadan geçtiğim oluyor bugünlerde Semi'cim. Ama bu yazını okuyunca dayanamayıp daldım. Sonuna kadar katılıyorum yine sana. Keşfedilmek bu tarz yerlesimleri bozuyor malesef. Hele o turistik eşya hediyelik vs durumları beni de çok rahatsız ediyor. Yazık çok. .
YanıtlaSilAy neden öyle olduğunu bilmiyorum yani yorum kısmı.
SilBu sadece bir örnek, bu tarz örnekler çok gerçekten. Daha da çoğaldı son yıllarda. Keşfedilmesin bazı yerler diyorum hep. Yazık oluyor çok...
sende yazmışsın aynı şeyleri. dediğim gibi 14 yıl önce
YanıtlaSilgittiğimizde daha az insan vardı. bazı yerler keşfedilince bu hale geliyor. Avrupa da
onca turist geziyor her yeri ama bu görüntüler yok. yakında gölyazıyı yazacağım orası daha da beter. belki
biliyorsundur..
Bizde durum bu maalesef. Gölyazı`yı bilmez miyim, kaç kere gittim:)
SilBizde böyle yerler hem otantik, hem temiz, hem özgün kalamıyor. Ortalama bir kültür seviyesi olmayınca para da tatlı gelince işler Avrupa`daki gibi yürümüyor.
görmediğim bi yer. ama ne desem şimdi haklısınız tabii ama yöre insanı memnundur sanırım. para geliyo diye. :) bi deee bloguma gel ara sıra yaaaa :)
YanıtlaSilİşin sırrı parada:))
SilAncak böyle yerlerde kültürel değerler paranın önüne geçmeli. İnsanlar yapmıyorsa sıkı denetleme getirilmeli vs.
Bloguna arada bakıyorum ancak ben kitap konusunda çok tembelim:))
bilmiyordum o tarafları
YanıtlaSilyazı bilgilendirici oldu benim için tesekkürler
merak uyandırdı hatta. gidip görmek gerek
Evet, yolunuz buralara düşerse mutlaka görülmeli.
SilTeşekkürler:)
anlayış, görgü, bilgi ve kültür meselesi. biz oralarda değiliz daha. gelmemiz için de çok zamana ihtiyacımız var. değerler yok oluyor, bu süreçte yok olmaya da devam edecek. ne kötü değil mi poşet açan ağaçlar:(
YanıtlaSilSorma Nagehan, tuhaf bir ülke olduk çıktık. Kültür olmayınca tek başına para, teknoloji bir şey ifade etmiyor ne yazık ki...
SilGenel olarak çok güzel bir gezi olmuş... :) En azından fotolar... :)
YanıtlaSilBen de beklerim Kafa'ya... :)
Teşekkürler:) Tam olarak gezi sayılmaz pek, yakın olunca uğradık diyelim:)
SilGelirim ziyarete:)
"Not: Fotoğrafları lütfen izinsiz kullanmayınız." kısmı çok doğru. Ben bıktım artık blogumdaki fotoların hatta yazılarımın bile kopyalanmasından. Ama her yazıda tek tek yazmak da olur mu? :)
YanıtlaSilYazıyorum da, kime ve neden ben de bilmiyorum:)))
SilÇalan her türlü çalıyor zaten, engellemek zor.
Semi ben gitmeyeli 10 yıl oluyor. Umarım çok değişmemiştir :) İnsan bazen hayal kırıklığı yaşıyor.
YanıtlaSilBen yaşıyorum Bolat. Değişiyor maalesef. Ülkemizde böyle turistik yerler iyi yönetilemiyor. Ya yağmalanıyor ya da kalabalıktan çıkar sağlamaya çalışılıyor.
SilHayal kırıklığı olacağını bilerek de olsa gitmek iyi geliyor buralara. Filmlerden dizilerden sonra ünlenen yerlerin sonu hep bu duyguya sürükleniyor. Yine de ben gittiğimde çok sevmiştim. Kalabalıktı epeyce ama sakin kıyıda köşede yeşil kocaman bahçeli bir yerde yemek yemiştik. Sonra o kavanozlardaki reçeller, erişteler tarhanalar ne kadar güzeldi. Bilmiyorum bana onların olduğu her yer güzel geliyor. Keşke bende unutmasam da arşivlerden bulup bu yerleri yazsam uzun zaman da geçmiş olsa. Evlerin içine girmek çok istemiştim ama fırsat olmamıştı. Kapılar, sokaklar çok güzeldi. Yeniden gitmek isterim böyle ufak yerler çok hoşuma gidiyor mesela şirince de öyle. Orası da artık çok biliniyor deli gibi kalabalık oluyor, fiyatlar uçmuş falan ama ne bileyim hala huzur oluyor bir yerlerinde işte..
YanıtlaSilYeni güzellikler keşfetmek dileğiyle..
Sevgiler canım
Yine güzel, özellikle yakın olduğu için yine giderim. Ancak bu olumsuzlukları da dile getirmek lazım. Ülkemizdeki turistik yerlerin kaderi böyle maalesef. Evet, Şirince`yi de biliyorum. Alaçatı da bundan yıllar önce çok daha 'normal' idi.
SilSevgiler Tuğba`cım...
Bu manzara tarihi çınarın orada da gölyazıda da vardı, pinokyo ve tahta diğer oyuncaklar nedir gerçekten? Dediğin gibi çoğu yer bu kafayla mahvediliyor, farkettim ki gittiğim yerden hiçbier şey almadan geliyorum, ha gezdiğimden gördüğümden bir şey alnıyor muyum? orası ayrı. Çağan bile bakıp "anne pis" diyor!
YanıtlaSilAynen yazdığın yerler de öyle. Uludağ`a çıkışı kolaylaştırdılar, orası da çöp içinde.
SilBu basit, ucuz oyuncaklar "madem buraya bu kadar insan geliyor, daha çok para kazanalım" düşüncesinden kaynaklanıyor. Ben senin gibi hiçbir şey almadan dönüyorum.
Bizde bazı şeyler karıştırılıyor. Bir yer teknolojiden uzak ve basit olabilir ama bu oranın temiz ve derli toplu olmasını engellemez. Tarihi Çınar`ın orası da öyle, kahve içtiğim örtü, çay bardağım bir zahmet temiz olsun istiyorum.
Hep görmek istediğim bir yerdir. Ne yazık ki biz bir yeri dokunmadan sevemiyoruz. Dokunduğumuz her yerde bozuluyor ve estetik anlayışımız hiç yok. Ben bunu en çok İğne Ada'da görüp üzülmüştüm. Ne diyelim Allah korusun.
YanıtlaSilYazdığınız gibi, maalesef bizde böyle bir durum var. Artık değişsin istiyoruz ancak yeni yapılanmalara bakarsam çok da umutlu değilim...
SilSelamlar, yazıalrınız çok güzel resimlere bayıldım.
YanıtlaSilBloğuma beklerim madame savon günce:))
Teşekkürler:)
SilKöy dediğimiz kavram, modern hayata şirin görünen ve sakin bir yaşam yeri olarak algılanır oldu nedense!
YanıtlaSilÖnce köyleri yaşanılır bir yer haline getirmeli, köylerde yaşayanlar can çekişiyor, boşaldı köyler karnını bile doyuramaz durumdalar. Elbette anlatılan köy şanslı bir köy. :)
Haklısınız. Önce köylerimize gerçek anlamda değer verip korumamız gerekiyor. Bazı şeyler değişmemeli, daha modern, daha güzel olması gerekmiyor. Ama korumak önemli, değerleriyle, kültürüyle, doğal güzellikleriyle...
SilCumalıkızık can çekişmiyor ama bana kalırsa köy olma özelliğini yavaş yavaş yitiriyor. Popüler olması, herkesin para kazanmaya çalışması, sürekli bir kalabalık...Tıpkı Şirince gibi.