Olsa ne iyi olur, hatta şahane olur. Düşünsenize, plastiğe ait ne varsa çıkmış hayatımızdan. Kese kâğıdı, file geri dönmüş, bez torbalar herkesin elinde. Sadece bunlar mı, ihtiyacımız olan ne varsa açık olarak alıyoruz, yanımızda getirdiğimiz taşıma kaplarına koyuyoruz. Fazla mı ütopik?
Son yıllarda "zero waste" yani sıfır atık hareketini sık sık duyuyoruz, okuyoruz. Henüz çöp ayırma, geri dönüşüm, pil kutusu gibi kavramlarla yeni tanışmış ülkemizde bir de bu sıfır atık meselesinin fazlasıyla gerçek dışı duyulduğunun farkındayım. Olsun, dünyada yapılanlardan feyzalıp bireysel de olsa katkı sağlayabilirsek ne mutlu!
2016 temmuz ayında Karlsruhe'de önüme bir dükkan çıktı. "Unverpackt" adındaki bu dükkan modern bir bakkala benziyordu. Unverpackt yani ambalajsız adındaki dükkanda her şey gerçekten ambalajsız satılıyordu. Ben de yıllardır bez çanta kullanıyorum, poşetin eve girdiği sayılıdır. Ama ya marketten aldığımız ürünlerin ambalajları? Üstelik bu çoğu plastik olan ambalajların sadece bir kısmında geri dönüşüm sağlanabiliyor. Bir de buna plastikle temas eden yiyeceklerimizin durumunu ekleyin. Gözle görünür bir etkisi olmadığından farkında bile değiliz ancak plastik ve yiyecek bir araya geliyorsa tehlikeli sulardayız demektir.
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
16 Kasım 2017 Perşembe
20 Şubat 2015 Cuma
Biraz daha İzlanda?
Her tatilden nerdeyse binlerce fotoğraf ile dönmek âdet haline geldi. Fotoğraf makinesi diyebileceğiniz bir makine ile ayrı, cep telefonları ile ayrı sürekli çekme halindeyiz. Dijital hayat sayesinde sizde de durum muhtemelen aynıdır. İyi ya da kötü çekiyoruz, nasıl olsa bir gün oturur ayıklarız, sileriz, temizleriz, aktarırız, saklarız, albüm yaparız hatta fotokitap haline getiririz falan filan. Üstelik hedeflerimizi gerçekleşme ihtimalinin son derece zayıf olduğu bir konu üzerine inşa ettiğimizi bile bile. Bazen düşünüyorum da iyi ki blogum var ve hiç olmazsa çektiğimiz fotoğraflar bu şekilde değerleniyor. Aslında bu basit bir kabulleniş elbette. Bana kalsa albüm elimde olmalı, yanımda çayım ve dostlarım... Gelsin muhabbet!
Bir süre önce İzlanda yazılarına açık kapı bırakıp son vermiştim. Biraz kurcalasam, fotoğrafları karıştırsam bakıyorum ki ne çok şey kalmış geride. Mesela bu volkanik adanın ilginç bitki örtüsü.
6 Mayıs 2013 Pazartesi
Yakalamaca
"Mutlu anlar" teğet geçmesin diye her şey. Az ya da çok hayata nasıl baktığımızla alakalı değil mi zaten...Nasıl bakarsak o! Fazla mı özlü sözlü laflar ediyor gibiyim? Peki tamam o halde şöyle diyelim: kaçıp gitmesin o güzel anlar, tutalım bir yerlerinden, yakalamaca oynayalım biraz, hııı olmaz mı?
Şu dışarı çıkan "dil", sadece bir dil değil benim için. Konuşuyor benimle, "bugünü ve bu nefis tadı hiç unutmayacağım" diye fısıldıyor kulağıma:)
Uludağ yolu...Kozalak görünce dayanamayanlar grubuna başkan adayı olabilirim. Kozalak görmenin/toplamanın mutlulukla olan bağlantısına inananlardanım belki de...
Bahçede her gün aramıza yenileri katılıyor. Zevkle takipçisiyim onların, açan her çiçeğin ya da tomurcuğun...
Bu da diğer bir dost! Avucumuza düştü. Daha fazla korkutmadık onu, hemen evine geri bıraktık, gözden kayboldu hızlıca...
"Çocuk tadı" gelsin hayatına, üfle üfleyebildiğin kadar Semi... Neden Karahindiba demişler ki adına?
Örnek al çocukları; doğuştan mutlu onlar, doğuştan dürüst! Yalan dolan varsa hayatlarında bil ki kaynak biziz...
Geçen haftanın özeti bu post. Hayattan çaldığımız ya da yakaladığımız minik mutluluklar...
Siz hangi mutluluklar yakaladınız geçen hafta?
Şu dışarı çıkan "dil", sadece bir dil değil benim için. Konuşuyor benimle, "bugünü ve bu nefis tadı hiç unutmayacağım" diye fısıldıyor kulağıma:)
Paylaşıyoruz Dünya`yı...Bu kadar yakın, bu kadar da güzeller üstelik. Doğaya çıkınca her hışırtıya kulak kabartın, bir ziyaretçi (yoksa ev sahibi mi demeliyim?) mutlaka çıkar bir yerden. Kibarca yaklaşırsanız o da cömertçe kendini gösterir. Acaba o da bizi gördüğüne bizim kadar seviniyor mudur dersiniz?
Uludağ yolu...Kozalak görünce dayanamayanlar grubuna başkan adayı olabilirim. Kozalak görmenin/toplamanın mutlulukla olan bağlantısına inananlardanım belki de...
Bahçede her gün aramıza yenileri katılıyor. Zevkle takipçisiyim onların, açan her çiçeğin ya da tomurcuğun...
Bu da diğer bir dost! Avucumuza düştü. Daha fazla korkutmadık onu, hemen evine geri bıraktık, gözden kayboldu hızlıca...
"Çocuk tadı" gelsin hayatına, üfle üfleyebildiğin kadar Semi... Neden Karahindiba demişler ki adına?
Örnek al çocukları; doğuştan mutlu onlar, doğuştan dürüst! Yalan dolan varsa hayatlarında bil ki kaynak biziz...
Geçen haftanın özeti bu post. Hayattan çaldığımız ya da yakaladığımız minik mutluluklar...
Siz hangi mutluluklar yakaladınız geçen hafta?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)