CISV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CISV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2013 Salı

Pardon Ama Bu Çocuk Büyümüş!

Önce açık hesapları kapatmalı. Kaldığımız yer belli, Peer Ole İzlanda yolcusu demiştik. Süre çalıştı, haftalar geçti, bir ayı tamamlayıp üzerine tatil yaptık çoktan.  Zil takıp oynamadım, özledim elbette ama gene de benim için çok zorlu bir süreçti diyemem. Geçti gitti:)
Fotoğraflar (aksini belirtmediğim sürece) Peer Ole`den, anlatacaklarım konusunda da sadece aracı konumdayım...
Dönünce acaba ne kadarını anlatır diye aklımdan geçirdim hep, sonra unuttum bu düşüncemi. Havaalanından eve dönünceye kadar anlattı ve anlattı. Bir ara hiç susmayacak sandım:)
CISV İzlanda`nın bu yılki teması "Light Your Fire". Her ülkeden 4 çocuk ve 1 lider katılıyor, İzlanda kampına toplam 12 ülke katıldı, ayrıca 5 ayrı ülkeden JC (Junior Counselors) adı verilen katılımcılar vardı.
Program hiç değişmiyor. İster Amerika`daki kampa katıl, ister Filipinler`deki...
Planlandığı gibi iki kez hafta sonu İzlandalı ailenin yanında kaldı. İlk geldiklerinde ve 2 hafta sonrasında. İkisi de farklı aileler. Kaldığı ilk ailede 9 çocuk varmış bu arada!
İzlanda Peer Ole`yi oldukça etkilemiş; özellikle gayzerler (sıcak su kaynakları), şelaleler, havanın soğuk olması, balina görmesi, müzeler, Vikingler, Troller, enfes tatlılar...
Peer Ole çektiği fotoğraflarla şaşırttı beni. Zaman zaman kendi parmağını çekse de bu işi kotarmış orası kesin!
Böyle olağanüstü ve doğal yerleri gezdiğinizi ve 11 yaşında olduğunuzu düşünün, etkilenmemek mümkün mü?
Kamp hayatı belli, her gün düzenli. Marşları, temizlik saatleri, aktiviteler, 'siesta' zamanları vs.
Duyduğuma ek olarak İzlanda grubunun günlüğü de kamp aktivitelerini anlamam için bana yardımcı oldu. Her gün olmasa da birkaç günde bir genel olarak neler yaptıklarını yazdılar.
Bu yıl CISV`de üst tema ise "insan hakları" idi. Bazı aktiviteler de bu doğrultuda yapıldı. Her ülke delegasyonuna insan haklarının yazılı olduğu bir liste verildi: düşünce ve din özgürlüğü, güvenlik, barış, demokrasiye katılım vb. Ve bu hakları önceliğine göre sıralamaları, nedenleri ile açıklamaları istendi. Görüldü ki, ülkelerin ve kültürlerin farklı öncelikleri olabiliyor. Çocukların ülkelerinde eksik olarak gördüklerine öncelik verdikleri gözlemlendi. Tüm çocuklar, 11 yaş çocuğundan beklenmeyecek bir sorumluluk sergiledi diye de eklemişler.
Kamp, böyle ağır aktivitelerle sürmedi elbette. Katılan her ülke belirlenen ulusal gecesinde (National Night) kendi halk dansını yaptı, yanında getirdiği tadımlık lezzetlerle ülkesini tanıttı. Bizimkiler kısa bir folklor gösterisi sundular, (dans etmeyi hiç sevmeyen Peer Ole çok da memnun değildi bu durumdan:)) yanlarına verdiğimiz lokum ve Antep Fıstığı ile ağızları tatlandırdılar.
Aktivitelerden biri  "Rich and Poor". Anlamı şu: çocukları zengin, orta sınıf ve fakir olarak üçe ayırıyorlar. Tüm günü ona göre yaşıyorlar. Peer Ole fakir gruptaymış, sabah kahvaltısı bir odada sadece ekmek ve terayağı yemişler, yemek ise ortak kap içinden sadece pirinç. (dediğine göre dondurucudan çıkmış ve iğrenç) Zenginlerle konuşmaları yasakmış, gün içinde oynanan oyunlarda da Peer Ole`nin deyimiyle 'ezik' olmuşlar hep.
Diğer bir gün "Disability Day". Engelli insanları anlama kısaca. Çocukların kimi göremiyor, duyamıyor, konuşamıyor ya da kolu kırık, hatta yapışık ikizler...Engelli olmayan çocuk da var. Peer Ole günü dilsiz olarak geçirmiş. (dediğine göre çok konuştuğu için dilsiz olarak seçilmiş) "Çok sıkıcıydı konuşamamak" diye anlattı:) Hatta yemek yerken görme engelli bir arkaşına yardım etmesi gerekiyormuş. Konuşamadığından, arkadaşı da göremediğinden bir türlü anlaşamamışlar. Peer Ole, görebilen diğer arkadaşına kağıda yazmış, konuşabilen arkadaşı görmeyen arkadaşına anlatmış! 
Siz hiç günü tersten yaşadınız mı? Peer Ole`ye sorun anlatsın:) Uyanıp "iyi geceler" demek, kahvaltı yerine akşam yemeği yemek, aktivitelere 3.den başlayıp geri gitmek, akşam olduğunda kahvaltı yapmak, "günaydın" deyip uyumaya giderek günü tamamlamak demek:) Ufak bir noktayı atladım: tüm bunları yaparken erkekler kız, kızlar erkek olarak günü geçiriyor:)
Aşağıdaki fotoğraf "Open Day" gününden. Her ülke kendi standını kurup, ülkesini tanıtıcı broşürler, ufak tefek tadımlıklar sergiliyor. Sonra sırasıyla gene halk danslarını yapıyorlar. Günün sonunda oraya davetli olarak gelen İzlandalı aileler tarafından sadece hafta sonu için planlandığı şekilde alınıyorlar.
Aktivitelerden diğeri LGBT açılımı ve anlaşılması hedeflenerek oynanan oyun. İzlandalı Lider kendisinin gay olduğunu belirttikten sonra bunun ne anlama geldiğini anlatıp karşılıklı soru-cevaplarla çocukların anlamasına yardımcı olmuş. Oynadıkları oyunu Peer Ole`nin anlatımıyla ben tam olarak kavrayamadım. Sonundaki kazanım net: "onları aileleri bile terk ediyor, ne saçma! Onlar öyle diye kötü insan oldukları anlamına gelmez ki!" dedi. Diğer bir çıkarımı da bunun asla dalga geçme konusu olmadığıydı.
Yukarıdaki görüntü başkent Reykjavík`ten. Hem Peer Ole`nin, hem de CISV İzlanda`nın çektiği daha pek çok fotoğraf var tabii ki. Ancak bazı fotoğraflar için çocukların ailelerinden izin almam gerektiğini düşündüğümden yayımlamıyorum.

Genel olarak diyebilirim ki: Peer Ole çok mutlu döndü. Hatta son gece ayrılacakları için ağlamışlar. Döndüğünde dilini anlamakta zorlandık biraz. Yarı İngilizce, yarı Türkçe konuşuyordu. (ki biraz da artistik havadan) Mırıldandığı şarkılar, marşlar, aktivite isimleri, falanca JC şöyle dedi, şunu yaptı, Sweden`da şunu şöyle yapıyorlar gibi...sonrasında olayı çözdük, havasını aldık biraz:))
Döndüğünden beri en çok sıcaktan şikayetçi. "İzlanda ne güzeldi ya, serin serin. Burda nefes alamıyorum"şeklinde havadan sudan serzenişler... Biraz da haklı, İzlanda`da sıcaklık geceleri 6-7 derece, gündüz ise 10-13 derece arası gidip geldi. Yanılmıyorsam bir kere 14 dereceye çıktı:)
Diğer bir not: gece neredeyse hiç olmamış!
Gitmeden önce Amerikalılar hakkında o kadar atıp tuttu, kamptaki en yakın arkadaşı Amerikalı Drew olmuş:) İkinci kez ailede kaldıklarında birlikte gitmişler, hatta kampta en iyi arkadaş ödülünü almışlar. (World`s Best Friend Award)
Peer Ole, İzlanda`da gittiği her yerden broşürler, haritalar toplamış gelmiş. Seneye olur da hep birlikte İzlanda`ya gidersek diye imiş... Çok düşünceli çocuk çok!

Not: Kamplar hakkında detaylı bilgi için CISV adresine bakmayı unutmayın. 

28 Mayıs 2013 Salı

İzlanda Yolcusuna pİST. Önlük

Kafam 'bi dünya'.

İlk ve en önemli dersim İzlanda. Birkaç aydır indir kaldır İzlanda okuyorum, İzlanda konuşuyorum. Peer Ole okullar kapanınca 1 aylık bir süre için İzlanda yolcusu. Geçen yaz Norveçli ve Amerikalı çocukları ağarladığım CISV kampı ile gidiyor. (bkz. Planlandığı Gibi Devam)
Bana ne oluyorsa! 319.575 nüfuslu adayı ezberledim nerdeyse. Bir dostun dediği gibi "dikkat et, ekmek alırken Björk`le karşılaşırsın!" gibi bir ada:)


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Planlandığı Gibi Devam...

Hafta sonu evin durumu fıkra kıvamındaydı: Bir Türk, bir Alman, iki ortaya karışık çocuk, bir Norveçli, bir Amerikalı:) Nasıl ama, hep beraber bir uçağa binmediğimiz kalmış:))
Aylar öncesinden planlandığı gibi CISV* kampından misafir çocuklarımız geldi. 'Open Day' sonrası aldık onları okuldan. Çocuklar tarafından güzel bir karşılama oldu. Katılan tüm ülkeler bizlere küçük bir tanıtım yaparken, daha önce hiç duymadığım bir ülke kısa filmiyle bana çok şey anlattı: Faroe Islands! Biliyorsanız benim cahilliğim olsun:) 
Kuzey ülkeler havasından suyundan ilgimi çeker benim, onların bu sakin havası, muhteşem doğası gizemli gelir bana. Bundan dolayıdır ki tüm kamp hikayesini bir tarafa bıraktım, şu an ben Faroe Adaları`nda geziyorum çoktan:) Nüfusu, yerleşimi, dili, geçim kaynağı, nasıl ulaşılır...derken 'ne zaman gideriz' planlarına başlamışım farkına varmadan...(bkz.Faroe Islands)
Bunu bir tarafa bırakalım, kamptan iki çocuğumuz vardı: Norveçli (Stavanger şehrinden) ve Amerikalı (Cincinnati/Ohio`dan). Dolu dolu ama tahminimden çok daha sakin günler geçirdik, Amerikalı Perrin biraz daha fırlama olsa da, Clement`in sakinliği dengeledi olayı.

Çocukların yanlarında getirdikleri tanıtım broşürleri, haritalar, kendi
hazırladıkları kitapçıklar
CISV`yi bilenleriniz vardır mutlaka. Sıkı bir kamp, çocukların aileleri ile görüşmeleri kesinlikle yasak. Onları şehir dışına çıkaramıyoruz, zaten tarihi yerlerin pek çoğunu gezdiklerinden bize bir şey kalmamış oluyor. Dolayısıyla programı çocukların istekleri doğrultusunda yaptık. Buraya virgül koyup, biraz isyanım olsun not düşmek istiyorum:
Bu kadar genç nüfusuyla övünen, her eve üç çocuk kampanyaları düzenlenen, çocuk sevgisinden, kürtaj yasağından, sık sık çocukları-gençleri koruma kanunundan bahsedilen ülkemde çocuklar adına yapılanlara bir bakın! Bahsettiğim iki milyonluk nüfusuyla Türkiye`nin en çok nüfusuna sahip 4. şehri...
Bunu yeni fark etmedim tabii ki. Ama insan günlük yağında kavrulurken, alışkanlıkların da etkisiyle hasır altı ediyor düşüncelerini. Ta ki birileri çıkıp çocuk gözüyle şehri keşfetmek isteyene kadar...
Havanın çok sıcak olmasından dolayı zaten var olan imkanlar da kısıtlı hale geliyor ister istemez.
Bunlar bize gelen hediyeler
Virgülden devam; elimizden geleni yaptık tabii. Tarihi yerlerden görmedikleri bölümü gezdik, Tophane`ye çıkıp şehre kuş bakışı baktık, Osmanlı Evi`ni, Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi`ni gezdik, gerisi havuz, bowling, mangal, kebap... 
Çocuk her yerde çocuk, işin eğlence kısmı mutlaka olmalı.
Özetle; benim memnuniyetsizliğim bir yana çocuklar hoş vakit geçirdiler, yüzlerinden okunan buydu:) 
(Çocukların fotoğraflarını ailelerinin izni olmadan buraya koymak istemiyorum.) 
Bize gelirken misafir eden aileyi unutmayıp hediyelerini de alıp gelmişler. Cincinnati`yi tanıtan bir kitap ve Norveç`ten bir Troll. Troll kardeşimiz Norveçli mitolojik bir kahraman, ormanlarda ve dağlarda yaşadığına inanılıyor. Trollerin el ve ayak parmakları dört tane, burunları uzun ve kuyrukları var. Kimisi çok büyük, kimisi küçük ama hepsi epey yaşlı ve doğaüstü güçleri var. Hava karardığında veya gece görünüyorlar, hatta görünüp hemen kaybolduğu söylentiler arasında. Bir de filmini çekmişler, 2010 Norveç yapımı: Troll Hunter. Macera-korku filmi, izlemedim ama sanırım benim bu sevimli bulduğum yaratıklar pek iyi gösterilmemiş:)
*Bir de şu yazının içinde yıldız koyduğum CISV`nin açılımını yapayım biraz. Kısalmadan önceki hali bu: Cildren’s International Summer Villages. Kendilerini ise şöyle ifade ediyorlar: "CISV uzun süreli barışın, ancak bireylerin ve grupların arkadaşça bir arada yaşamayı öğrenebilmeleriyle mümkün olduğuna inanır ve bu inancı geliştirmeyi amaçlar. CISV 'ye göre bu vizyonu geliştirmenin anahtarı, işe çocuklardan başlamaktır. CISV programları gençlere diğer ülkelerden gelen yaşıtlarıyla tanışma ve uluslararası arkadaşlıklar kurma fırsatı verir."
(Daha detaylı bilgi için bkz.CISV)
Yazımı burada törenle bitirirken sizleri Yeşil(!) Bursa manzarasıyla yalnız bırakıyorum. Aman dikkat edin, gözleriniz fazla yeşilden kamaşmasın, alışkın olmayan gözlerde yan etki yapıyor:))