Ne demiş Danimarkalılar, "Leg Godt", "iyi oyna" ya da en iyisi bildiğimiz adıyla LEGO!
Bilmeyen yok; basit olduğu kadar, yaratıcılık ve el becerisi kazanma gibi önemli kazanımları eğlenceyle birlikte bünyede barındıran bir oyuncak markası desek yetmez ama idare eder:)
Lego ile tanışıp, nasıl bir dünya ve oyuncaktan fazlası olduğunu öğrenme sürecim çocuklarla birlikte başladı. Benim çocukluğum yokluk içinde geçti gibi bir 'acıtasyon' yalan olur ancak doğru dürüst bir oyuncakçı da anılarımda yer etmemiş. Olsaydı da Lego olur muydu, ilk olarak ülkemize ne zaman geldi gibi soruların cevaplarını da bilmiyorum. (tahmini 80`li yıllar)
Sonrasında adını duyduğum Lego, benim için sadece bir oyuncak markasıydı, Türkiye`de birbirinin içine geçen aşağı yukarı her oyuncağa söylenen isimdi, pahalıydı ve 'çakma' modelleri boldu.
Bu düşüncenin üzerinden yıllar geçti, son 11 yıldır çocukların büyümesinde her adımda kullandığımız Lego`yu tanıdım, çıkan her modeli hayranlıkla izledim , yenilikleri çocuklar kadar heyecanla takip eder hale geldim. Evdeki en eski Legolar ise eşimin çocukluğundan, yani 50 yıllık nerdeyse!
Discovery Channel idi sanırım, bir gün Lego ile ilgili bir belgesele rastladım. Benim için en ilginç bölümü tasarım ekibiydi. Lego`nun mini figürlerindeki yüzlerin nasıl tasarlandığını anlatıyordu; hırsız, polis, kovboy, itfaiyeci...çizimden önce çocukların gözünde onların nasıl göründüğü araştırılıyor, yani hırsız deyince bir çocuğun aklına nasıl bir yüz, kıyafet, aksesuar geliyor gibi. Çocuklara yaptıkları anketler, sorular eşliğinde şekilleniyor, Lego City`de hangi trenler kullanılacak, gene aynı yöntemle tespit ediyorlar.
Aynı belgeselde dünyada ilk bilgisayar oyunlarının yoğun olarak oynandığı dönemde Lego`nun birkaç yıl zarara uğradığı belirtiliyor, bunu da teknolojiye yenilmeyip Disney film figürlerini ve oyunlarını piyasaya sürerek aştıklarını anlatıyorlardı. Arkasından gelen Lego Teknik ise sadece çocukları değil, büyükleri de peşinden sürükledi. Lego Mimari serisini de bilmeyenler için not düşmüş olayım. Çocuklar bir yana benim favorim Lego City. Piyasayı takip etmek adına çıkardıkları, ismini bile söyleyemediğim o tuhaf karakterleri ise hiç sevmiyorum.
Tekniğe çok meraklı biri olmasam da gaza gelmeye müsaitim demek ki, geçen yıl Peer Ole Lego Teknik serisinden dozeri almaya ikna etti beni. Zırt diye alınacak bir şey değil tabii, bir kısım karne hediyesi gerisi kendi kumbarasından olarak birleştirdik. 4 kişi, 3 günde çalışır hale getirebildik! Yapmaya çalışırken söylendim durdum, arada kendime de kızdım. Nasıl detaylı, tasarımı tam bir deli işi! Bu kadar günden sonra aklımda tek bir soru vardı: "ya çalışmazsa?" Çalıştı ve mutlu son:)
Bu yaz geleneksel Hamburg ziyaretine Lego adını duyunca bir sergi daha ekledik. 3 yıl önce gittiğimiz Danimarka Billund`daki Legoland hafızalarımıza kazınmıştı. Böylesine bir etki beklentimiz olmasa da Hamburg`da geçici olarak Lego Zeitreise sergisi olduğunu gitmeden önce not etmiştim.
Sergi Hamburg Arkeoloji Müzesi`nin bir bölümünde. Çocuklar için giriş ücretsiz, bizim ödediğimiz ücret de sadece sergi değil, müzenin tamamı için geçerli. Rehber eşliğinde gezilebildiği gibi, Lego`dan mamut yapıp doğum günü kutlamak da mümkün:)
"Müzeciliği onlardan öğrenecek değiliz" kıvamında olamıyoruz ülke olarak. Şöyle ki; böyle basit bir Lego sergisi olarak görünen bir sergi bile arkeolojik bulgularla birleştirilerek, dönemler Lego ile inşa edilmiş. Diğer yandan çocukların anlayabileceği şekilde açıklamalarla objeler sergileniyor, yani herkesin kafasında en basit şekilde zaman yolculuğu başlamış oluyor.
Taş Devri, Romalılar, Vahşi Batı, Çin İmparatorluğu, Mısır, Vikingler, Antik Yunan, günümüz şehirleri... Minik detaylar arasında kaybolma oyunu... Bu oyunda çocukların görevi dönemsel yapılmış 12 hatayı bulmak!
Taş Devri`nde pusulanın işi ne? Ya Antik Yunan`da hız tabelası? Sahi duvar saati o dönemde var mıydı?
Çok büyük bir sergi değil ama tüm bu hataları bulmak için birkaç tur atılıyor, arada kopya çekildiğine de tanık oldum ama neyse geçmişi çok kurcalamanın anlamı yok:)
Kapanışta herkes dilediği gibi Lego oynasın, dünyadan kopsun diye oyun köşesine bırakıyorsun çocuğunu, dilersen kahveni iç, gazete-kitap oku. Hatta örgü ören bir anne gördüm! Abartmak serbest yani:)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ole Kirk Christiansen, Lego`nun kurucusu. Yoksul bir ailenin 10. çocuğu olarak 1891`de Filskov, Danimarka`da dünyaya gelir. Marangozdur, işini kaybettiği bir dönemde, 1932`de tahtadan oyuncaklar yapmaya başlar. Eşinin ölümüyle birlikte 4 oğluyla yalnız kalan Christiansen, tahtadan yaptığı küçük ördekleri çocuklarının çok sevdiğinden ilham alarak üretime geçmeye karar verir. Yani aslında ilk Lego tahtadan! 1949 yılında birbirine geçmeli plastik parçalar haline gelir, 1958`de ise oğlu Godtfred, Lego`nun patentini alır.