mankala etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mankala etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2012 Cuma

Bizim Tilkiler Kırkı Geçti

Bizim ailenin tatil kavramı biraz geniştir. Süt beyazı olmamız bu durumu aslında biraz da zorunlu kılmıştır. Güneşin bizi kavurmaya çalıştığı saatlerde biz eve kapanırız, istisna durumlar söz konusu ise ya sinema yaparız birlikte, ya bir dost ziyareti. 
Çevreden toplanan yapraklarla albüm
yapılır.
Tatil ödevleriyle mümkünse işimiz olmaz, aklımızda olmadık tilkiler dolaşır, ki ödevlere zaman kalmasın, yumurta kapıya nasıl dayanır kısmını hep birlikte seyre dalarız:)
Çocuklara hak vermiyor da değilim. Test çözmenin nesi eğlenceli olabilir ki, olsa olsa dersi ezberletir, hatta dersten soğutur adamı:) Üstelik de tatil zamanı...
Geçen hafta Mahfi Eğilmez hocanın "Matematikte Sondan İkinciymişiz" başlıklı yazısını tebessümle okudum. Yazıda bahsedilen program, PISA-Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International Student Assessment). 1997`de geliştirilen, OECD ülkeleri arasında yapılan bu sınavın amacı olarak eğitimde standartlaşmayı ve gelişmeyi hedeflediği üzerinde durulmuştur. Semi, şimdi bizi çok yorma da ver adresi bakalım neymiş bu diyenler için bir video; PISA
Konuyla bağlantılı Mahfi Eğilmez hocanın yazısı ise şöyle başlıyor:
Türkiye’ye bir açık oturumda konuşma yapmak üzere gelmiş olan Nobel ekonomi ödüllü matematikçi John Nash, Türkiye’nin matematik bilgisinde OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sırada olduğunu söyleyen gazete muhabirine “İyi matematik bilmeyen ülkelerde adalet yoktur” demiş. Oysa Türkler kadar matematiğe kendini, daha doğrusu çocuklarını adamış görünen başka bir toplum var mıdır bilmem. Ama buralarda adalet olmadığı da bir gerçek olduğuna göre Nash haklı mı diye düşünmekten kendini alamıyor insan. O zaman iki durumdan birisiyle karşı karşıyayız demektir: Ya matematik öğretmiyoruz onu da sosyal bilimler gibi ezbere dayandırıyoruz ya da sınavda kazanmak için öğrenilip hiç uygulanmadan unutulan bir matematik öğretme sistemimiz var.  Devamı....
Bir kutu bulunup özenle boyanır. Göz, kol
yerleri açılır ve robot kafası olduğu söylenir:)
Yazının devamını kesinlikle okuyun, kendimizden bir şeyler bulup belki de bizim çocuklar için yön verici ip uçları yakalarız.
Yazıdan kendime atlarsam eğer, tüm eğitim hayatım boyunca matematiği öğrenemeyen grupta yer aldım hep. Dört işlem dışında ne öğrendiysem gereksiz gördüm. Üstelik işin kötüsü, sistemdeki ezbercilik bunun farkına varmamı engelleyip bir de üstüne İİBF`de okudum! Ne manyaklıktır aslında, sevmediğiniz halde istatistikle, vergi hesaplamalarıyla, teorilerle uğraşmak...vize, final stresi yaşamak...Sonrasında okul bitti-bitmedi derdine düşüp aileyi utandırmadan deli gibi çalışmak!
Kaptırıp gitmek kendini, aslında bizim dönemde hemen hemen hepimizin yaptığı...
Şu an mevcut sistemde(!) ne kadar mümkün olur bilemiyorum.
Hani kafayı test kitaplarından, dershane sınavlarından kaldırıp yaşayarak öğrenmek ve bunu yaparken kendini keşfetmek,
beklentilerini sınamak veya ne sevip sevmediğinin farkına varabilmekten bahsediyorum. Biliyorum çoğumuz için ütopik şeyler bunlar ya da sadece temenni diyelim. Ama ben kendi adıma ancak şunu söyleyebilirim; bu çarka teslim olmak, çocukları çözümsüz bırakıp hayatın bundan ötesi yokmuşcasına davranmak istemiyorum. Hesaplarım hep bu yönde. Bendeki matematik bilgisiyle hesap tutar mı kısmı benim için de muamma:)

Bu doğrultuda benim onlara yön verdiğim gibi kimi zaman da onların bana yön vermesine hiç ses çıkarmam. 
Evdeki herkesin oynayabildiği Mankala, en sevilen oyunlardan:)
İki sene öncesinde bana hevesle bir oyun anlatıp, beni Mankala ile tanıştırdılar. Bilmeyenler için şimdi ben de sizi dünyanın en eski oyunu olarak bilinen Mankala ile biraz haşır neşir edeyim izninizle:) Aslında bu ona verilen genel bir isim, yani bu çatı altında farklı isimlerde benzeyen pek çok oyun var. Kökeninin Afrika olduğu kayıtlarda geçiyor, oyundaki çukurlar ve taş sayısı da ülkelere göre değişkenlik gösteriyor. Ama prensip aynı: bizimkinde toplam 12 çukur ve 48 taş var. Her çukura 4 taş konuyor, sıra kimde ise çukurdaki taşları alıp diğerlerine paylaştırıyor. Amaç taşları dağıtarak bitirmek ve büyük çukurda (kendi evinde) en çok taşa sahip olmak.
Oyun, Afrika`da toprağa açtıkları çukurların içinde çakıl taşlarıyla oynanıyor. (deniz kabukları, tohumlar, keçi, koyun ve deve gübresi de çakıl taşı görevini üstlenmiş.) Nijerya`da Ayo, Batı Afrika ve Karayipler`de oynanan Wari en çok bilinen Mankala çeşitleridir. Afrika`nın birçok yerinde ve Karayipler`de oyunu sadece erkekler oynarken, Güney Asya`da kadınlar ve çocuklar oynar.
Türkiye`de ve Türk Dünyası`nda bilinen isimleri ise: Kale, Kuyu, Kuyu Gayası, Kuyucuk, Mankala, Mangala, Melle Kayası, Güç Oyunu, Tokuz Korgool, Dokuz Kumalak vb. 
Mankala, Arapça`da hareket ettirmek anlamına geliyor, oyunun bazı bölgelerde Kale ve Kalah adıyla bilinmesi ise oyunun Türk kültürü kaynaklı olduğu yönünde işaretler veriyor.
Oyuna bizden not vermek gerekirse; her şeyden önce oyunun basitliği ve kısa sürmesi herkesin oynayabilmesini kolaylaştırıyor. Taşları öyle bir dağıtmalısınız ki, (işte işin bu kısmında hesap kitap devreye giriyor) en çok taşı toplayıp kazanan kişi olun. Peer Ole, havası batsın, "sürekli yenmek çok sıkıcıymış" edasıyla evde geziyor:)
Patlatmadan yapılan her balon çok sevindiricidir:)
Oyunu çok beğenip, 'nerede bulurum acaba' telaşı yaşamayın: Amazon`da mevcut...
Bir sonraki post  "Semi Kaçar" postu olabilir. Ama öncesinde bir terslik olmazsa bu kez çocukları da götüreceğim sergi var, The Great Masters sergisi ve bir atölye çalışması...

Herkese mümkün mertebe paşa gönlünüzün dilediği gibi bir hafta sonu dilerim.