7 Ağustos 2017 Pazartesi

Her Neyse O Hayal Sadece Adım Atmaya Bakıyor: Gezizone!

Bir yıldan fazladır ne zaman bir paylaşımını görsem için için kıskandığım biri var: 
Didem Mollaoğlu ya da benim için Dido. Çocukluğumuzun bir bölümünde yolumuzun kesiştiği, lojmanların lojman olduğu dönemde, birlikte büyüdüğümüz, hatta karşı komşuluk ettiğimiz yıllar... Ah, şimdi kime sorsak o zamanı geri ister, hem de tam o yılları... 
İşte o Didem İstanbul`daki işinden atıldığında, tası tarağı satıp, kedisi Cadı`yı arkadaşına emanet edip içinde hep var olan gezme isteğine bıraktı kendini. 2016 haziran ayında sırt çantası ve tek yön biletiyle Nepal`e doğru yola çıktı. Böyle özet yazınca ne kolay okunuyor, hâlbuki bırak tek başına ve kadın gezgin olarak dünyayı gezmeyi, bizim gibi kök salmışlar için şehir değiştirmek bile kafada milyon tane soru işareti demek! Hani en başta 'kıskandığım biri' dedim ya, gezip gördüğü, yaşadığı ne varsa ona kalsın, bana bu cesaretin onda birini versin yeter...



Didem`i yola çıktığından beri büyük bir heyecanla takip ediyorum. Paylaştığı fotoğraflar kadar yaşadıklarını da çok güzel ve içten anlatıyor. Soru soran, yorum yapan herkese yetişmeye çalışıyor. Geçenlerde Didem`i online yakalamışken ben de ona en çok merak ettiklerimi sordum. İtiraf ediyorum, en çok birbirinden güzel bu fotoğrafları seçerken zorlandım, yazdıklarını ise tekrar tekrar okudum.

Didem`cim şimdiye kadar kaç ülke oldu?

14 ülke oldu...Yorulduğum için olsa gerek bayağı yavaşladım hatta durdum. Şu an devam edip etmeme aşamasındayım. Son durak Avusturalya olacak. Ondan sonrası ya dönüş ya da yeniden Endonezya olabilir. Şu an bilmiyorum.

"Ben bu ülkede kalsam gayet güzel yaşarım" dediğin bir ülke oldu mu?

Endonezya... Daha tam gezemesem de gerçekten enerjisi beni çok etkiledi. Asya insanını genel olarak çok sevdim ama Endonezya'nın yeri bende çok ayrı.


Seni en çok zorlayan ülke hangisi oldu?

Beni en çok zorlayan ülke Hindistan oldu... Aslında ilk Nepal'e gittiğimde de ufak bir şok yaşamıştım. Zira Asya'ya daha önce hiç gitmemiştim o nedenle neyle karşılaşacağımı çok da bilmiyordum. Katmandu'ya ilk ayak bastığımda korna sesleri, trafikteki kaosu görünce bayağı bir şaşırdığımı hatırlıyorum. Hatta etraf da epey pis gelmişti. Ancak Hindistan'a gidince asıl kaosu ve pisliği gördüm. Hindistan ayrı bir dünya gerçekten. İnsanlarıyla, kültürüyle, adetleri ile bambaşka bir gezegen... Eğer Hindistan ile savaşa girerseniz bu savaştan sağ salim çıkmanız pek mümkün değil. O yüzden Hindistan'in keyfini çıkarmak için her şeyi olduğu gibi kabul etmeniz ve kendinizi akışa bırakmanız gerekiyor. Aksi takdirde Hindistan'dan nefret edersiniz. Zaten seyahatim süresince tanıştığım insanlar ya Hindistan'i çok seviyordu ya da nefret ediyordu... Ancak Hindistan'in öğrettiği baska bir şey de size elinizdekilerin kıymetini göstermesi, sizi daha minnettar yapıyor. Onca fakirliğin içinde nasıl mutlu yaşanacağını öğretiyor. O nedenle Hindistan'a yeniden dönmeyi çok istiyorum.


Çocuklarla ilişkin hep çok hoş görünüyor burdan. İlk tepkileri genelde nasıl? Yani yabancı olarak hep hoş mu karşılandın?

Asya'da çocuklar çok güler yüzlü. İnanilmaz sıcaklar, hemen size sarılıyorlar. Özellikle köyde hayatları çok zor olmasına rağmen her daim gülüp, oynuyorlar. 3 yasindaki bir çocuk tarlada annesine yardım ediyor, boyundan büyük odunları taşıyor... Ve bunu mızmızlanmadan yapıyor. Şehirde büyüyen çocuklarla aralarında çok fark var. Cep telefonu nedir bilmiyorlar. Ya tarlada ailelerine yardım ediyorlar ya da köydeki arkadaşlarıyla oyun oynuyorlar. Bu zamana kadar nereye gitsem hep çok güzel vakit geçirdim çocuklarla... Ve onlardan çok şey öğrendim. En önemlisi de koşulsuz sevmek ve her daim gülümsemek.


Gittiğin ülkelerde ordaki kadınların tepkisi nasıl oldu? Genelde gezginlere alışkınlar mı, yoksa onlar da seni çok cesur mu buldular?

Köylerde özellikle ilk sorulan soru neden evlenmediğim. Bir problem mi var diyorlar. Çünkü onlara göre 39 yaşına gelmişseniz ve hala evlenmediyseniz bir probleminiz var demek. Yalnız gezdiğimi duyunca epey şaşırıyorlar ve korkup korkmadığımı soruyorlar. Ama enteresandır ki bu soruları Batılılardan da alıyorum. Yani aslında dünyanın neresinde olursanız olun ister gelişmiş bir ülke olsun ister gelişmemiş kafamızdaki kalıplar hep aynı.


Türkiye`yi ne kadar tanıyorlar? Oturup sohbet ettiğinde şaşırdıkları konular oldu mu?

Ülkeden ülkeye değişiyor. Ama çoğunluğu Türkiye'yi bir Avrupa ülkesi zannediyor. Özellikle Endonezya'da Türk dizileri pek meşhur, o yüzden Türkiye hayranlıgı çok fazla. Genelde Türkiye'den geldiğimi duyunca çok şaşırıyorlar çünkü malum az insanla karşılaşıyorlar. Sohbet ederken aslında Asyalı olduğumuzu, ortak noktamızın çok oldugunu söyleyince çok şaşırıyorlar.

Gezdiğin ülkelerin çoğunda aslında halkın refah düzeyi yüksek değil. Bizim gibi politikayla çok ilgililer mi, yoksa kaderlerine boyun eğmiş gibi bir his mi var?

Açıkçası çok az politikayla ilgilenen insanlarla tanıştım. Belki de Asya insanın bu kadar mutlu olmasının sebebi bu. Pek ilgilenmiyorlar. Daha çok olanı ve ellerindekini kabul ediş var. Ancak turizmin gelişmesi ile birlikte para kazanmaya başlamışlar, maalesef bu da kültürlerini değistiriyor...


Kadın gözüyle baktığında gezdiğin kadarıyla kadınların hakları açısından nasıl buldun? Aile yapıları daha çok ataerkil mi?

Asya'da kadının rolü çok ağır. Aynı bizim Anadolu kadını gibi. Özellikle kırsal kesimde yaşayanlar hem ev işlerini yapıyor hem tarlada çalışıyor hem de ailesi ile ilgileniyor... Ülkeden ülkeye hatta etnik gruplara göre değişiyor bu. Ancak genel olarak şunu söyleyebilirim her ne kadar ataerkil gibi gözükse de anaerkil bir yapıları var. Hindistan'da anaerkil toplumlar olsa da kadının adı yok maalesef... Oldukça ataerkil bir toplum ve kadınlar oldukça eziliyor maalesef.


Anladığım kadarıyla çok faklı dinler gördün, dini ritüeller yaşadın. Seni çok etkileyen bir din oldu mu? Genel yaklaşım açısından?

Bu yolculukta beni en çok şaşırtan şeylerden biriydi... Her ülkede dini inanış aynı da olsa o ülkenin kültürü, gelenek görenekleriyle harmanlanmış. Endonezya'daki İslam ile, Hindistan'daki hatta bizdeki İslam inancı farklı... Aynı şekilde Sumatra Adası'nda yaşayan hristiyanlarla Hindistan'da yaşayan hristiyan halkın adetleri cok farklı. En çok şaşırdığım ise Sumatra Adası'nda denk geldiğim Batak cenaze töreniydi. İlk gördüğümde düğün zannettim çünkü hem müzik çalıyordu hem de dans ediyorlardı. Ölümü kutlama geleneği meğer Batak kültüründen geliyormuş ve bunu hristiyanlıkla birleştirmişler.


Eminim birbirinden ilginç yemekler yedin. Bunların arasında çok zorlanarak yediğin oldu mu?

Açıkçası cok zorlanacağım yemekler yemedim. Asya'da her türlü böcek türünü kızartıp yiyorlar. Vietnam'da kedi, köpek hatta sıçan bile yeniyor ama bunların hiçbirini denemedim.


Erkeklerin genel bakış açısı nasıldı? Bir Türk kadını olarak karşılarında seni görünce şaşırdılar mı?

Bir kere yalnız gezen kadınları görünce Doğulusu da Batılısı da şaşırıyor. Çünkü herkese göre bu büyük cesaret işi. Ama Türkiye'den olduğumu söyleyince bu şaşkınlık daha da fazla oluyor ama özellikle Batılılarda...

Çok farklı yerlerde konakladın. Hostelde, evde, çadırda, hatta itfaiyede... Hangisi daha rahattı?

Dürüst olayım tabii ki ev daha rahattı. Cidden çok kötü yerlerde kaldım. Tuvaleti olmayan köy evlerinde de kaldım. Fırtınanın ortasında bir hamakta da...Ama en eğlencelisi itfaiye istasyonuydu. Gecenin 4'ünde siren çaldığında itfaiyecilerle birlikte yataktan zıpladım ve uyku sersemi koşturmaya başlamıştım. Ama bunların hepsi yolculuğun bir parçası ve şimdi gülerek anlattığım anılar... Singapur'da beni misafir arkadaşımın evinde kaldığımda 1 hafta boyunca yastığı koklayarak uyudum. O kadar güzel kokuyordu ki. Halbuki rutin hayatlarda her şeyi öyle otomatik yapıyoruz ki neye sahip olduğumuzun farkında bile olmuyoruz. Oysa şimdi kafamı sokacak bir yer bulsam şükrediyorum.

Didem`cim, çok yol yürüdün. Dağlara tırmandın, hava şartları ise kimi zaman pek de hoş değildi. Seyahate gitmeden önce spor yapıyor muydun? Bazı rotalar ciddi zordu, nasıl başa çıktın?

Benim için bu yolculuğun en zorlu 2 trekking rotası oldu. Biri Nepal Annapurna Base Kamp yürüyüşü. Yaklasik 7 gün sürdü. Hayatım boyunca unutmayacağım. Muson dönemine denk geldigim için 3 gün boyunca donuma kadar ıslaktım. Bir de üstüne kanımı emen sülükler başımın belasıydı. Yürüyüşü tek kuru kıyafetim olan pijamalarla bitirmiştim. İkinci ise benim için en zoru Endonezya'da Sumatra Adasi'nda Ketambe'nin balta girmemiş yagmur ormanlarinda yaptığım 3 günlük yürüyüştü. Annapurna Base Kamp'dan daha zordu. Hatta düşüp sağ yüzük parmağımın tendonu koptu. Bir ara gruptakilere beni burada bırakın dedim ama orangutanları görünce tüm yorgunluğumu unutup 1 saat boyunca anne ve bebek orangutanı seyrettim. Türkiye'deyken de sürekli trekking ve hiking turlarina katılıyordum o yüzden kondisyonum çok da fena sayılmaz.


Bir de motor kazası geçirdin. Kazadan sonra sağlık durumunu tekrar nasıl toparladın? O noktada pes etmeyi düşündün mü?

Motor kazası yaptıktan sonra kırık omuzla 90 km yol gittim. Yaşadığım o acıya rağmen hiç ağlamadım ama hastaneye gidip röntgen çektirdiğimde doktor ameliyat olabileceğimi ve bu yüzden Türkiye'ye dönmem gerektiğini söyleyince ağlamaya başladım. Tek başıma otel odasında ağlarken bir takipçim Mark Eliyahu'dan journey diye bir parça gönderdi. Daha sonra aklıma Renan Öztürk'ün Meru belgeseli geldi. Çok ciddi bir kaza geçirmesine rağmen vazgeçmemiş ve zirveye çıkmayı başarmıştı. Doktor arkadaşımla konuştum ve onun da desteği ile yola devam etmeye karar verdim. Yaklaşık 2 hafta banyo yapamadım ve aynı kıyafetlerle yatıp kalktım. Evsiz gibi kokuyordum. Şimdi dönüp baktığımda onca yaşadığım zorluğa rağmen iyi ki devam etmişim diyorum.


Cesaretini takdir etmemek mümkün değil. Peki hiç korkmadın mı?

Korktum, çok korktum hem de. Güvenli alanı bırakmak, tüm eşyalarımı satıp kedimi arkadaşıma emanet etmek hiç de kolay olmadı. Çünkü bize öğretilen bir düzen ve o düzenin dışına çıkmak öyle dışardan bakıldığı gibi kolay değil. Gelecek kaygısı, bir şey olma kaygısı veya bulunduğunuz çevreye ve hatta eşyalarınıza bile bir bağımlılığınız var... Dolayısıyla bunları geride bırakırken de tabii ki de korkuyorsunuz. Ama yıllardır soğuk diye girmediğiniz suya girince de suyun sıcaklığına alışıyor ve keyif almaya başlıyorsunuz. Her neyse o hayal sadece adım atmaya bakıyor. Yeter ki o adımı atma cesaretini gösterin sonra gerisi geliyor.


"Eğer dışarı çıkıp ormana gitmezseniz asla bir şey olmaz ve hayatınız da hiçbir zaman başlamaz."

Kurtlarla Koşan Kadınlar, Clarissa Pinkola Estés

-------------------------------------------------------------

Didem`i takip edebileceğiniz adresler:

http://gezizone.com
https://www.facebook.com/gezizone/
https://www.instagram.com/didemmollaoglu/

21 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş. Nedense Hindistan bana da hep korkunç gelmiştir, karışık ve fazla kompleks.
    Cesaretinden dolayı Didem hanımı takdir etmek lazım..
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Şahsen bende o cesaret yok. Hindistan hakkında Didem`in de söylediği gibi ya nefret ediyor insanlar, ya çok seviyor. Kesin olan şey öyle birkaç gün kalıp anlaşılacak bir ülke değil.
      Sevgiler:)

      Sil
  2. Sen söylediğinden beri Didem'i çok keyifle takip ediyorum. Adım atmakla başlıyor her şey haklısın ama o adımı da herkes atamıyor işte :)
    Öperim seni çok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz seviyoruz gezmeyi de bu tarz bir adım atmak kolay değil elbet. Didem veya Didem gibi gezginlerin yaptığı herkese göre değil. Ciddi bir cesaret ve bunun yanısıra tolerans, her tür koşula ayak uydurmak vs. gibi pekçok etken var.
      Ben de öptüm seni:)

      Sil
  3. Cesaret tamam da maddi yönünü nasıl hallediyo peki, malum artık biz Türklere her yer fazlasıyla pahalı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatile gitmek gibi değil tabii, gezginlerin harcadığı paralar öyle çok yüksek değil. Çoğu gezgin bunun için ya biraz öncesinde birikim yapıyor ya da Didem gibi tazminatını değerlendiriyor. Hiçbiri öyle otellerde falan kalmıyor, hostel denen basit yerlerde ya da birinin evinde (ki internet ortamında gezginler birbirini çok kolluyor), ya da küçük köylerde ufacık paralara... Kimi zaman çalışma fırsatı bile yakalıyorlar. Yani gezgi olma hali biraz farklı, turist gibi değil.

      Sil
  4. Ilk once didem hanımı kutlamam gerek. Bir bayan icin cesaret isteyen bir iş.

    Diğer taraftan gezmek uzaktan göründüğü gibi kolay değil aslında.. Düşünün Türkiye icinde il disi gezisi bile yapriginizda ne kadar bitkin dusuyorsunuz. Sahsen bana gore oyle.. Bir se yabanci memlekete gidiyorsun bambaşka.

    Tekrarsan tebrik etmek gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sizin gibi çok kolay olmadığını düşünüyorum, her şeyden önce ciddi bir cesaret.
      Tebriklerinizi emin olun okuyordur, sevgiler...

      Sil
  5. Farklı yerler, farklı kültürler insanı başkalaştıran, zenginleştiren deneyimler. Bir de özgürlük kısmı var ama kimisine ürkütücü kimisine hayal edilesi gelir. Ben küçük çaplı da olsa Didem Hanım'ın yaptığını, özgürce gezmeyi, dünya insanı olmayı hissetmeyi herkes yaşamalı diyorum. Dünya zorsa ülkemizi karışlayalım bari.. Çok keyifli bir söyleşi, Didem Hanım'ın da yolu açık olsun..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum, mutlaka çok uzaklara gitmeye gerek. Önemli olan o ruha sahip olmak aslında. Gezmiş olmak için gezmekten çok hissederek, özümseyerek gezmek...
      Teşekkürler okuduğunuz için, sevgiler...

      Sil
  6. bir gezgini daha takip ediyorum ;dicle doğan ,bir kareograf aslında.
    yol hikayeleri ayrı oluyor.Gitmesek de görmesek de böyle bir cesaretim olmasa da onlarla tanışmak ,onların bu serüvenlerine yoldaşlık etmek de kendi şahsım adıma paha biçilemez !! :-)
    Hayranıyım böyle serüvenci gezgincilere :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bilmiyordum onu, bulup takip edeyim.
      Seviyorum ben de böyle hikayeleri, biz yapamasak da anlattıkları, fotoğrafları hoşuma gidiyor. Bizler de küçük çaplı yaparız sıkıntı yok:) Öpüyorum seni:)

      Sil
  7. Ya ne güzel gurur duydum sizinle benim yerime de gez :D

    YanıtlaSil
  8. Ufuk açıcı bir röportaj olmuş. Ciddi faydalandım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Sezer`cim. Ben çok seviyorum gezginleri, çok şey öğretiyor insana.

      Sil
  9. Harikasın ,resimler anlatım çok güzel etkilendim.

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten de acayip özendim neden bu kadar cesur olamıyoruz ki, bu korkaklığı aşmamız gerek artık. Çok güzel bir röportaj yapmışsınız sizi tebrik ederim, çok etkilendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Cesaret anahtar kelime, özenmemek elde değil.

      Sil
  11. Çok seviyorum böyle değişik yerler görmeyi,keşfetmeyi,yöresel lezzetleri tatmayı.Her boşluktada yapmaya çalışıyorum birşeyler.Yazınız çok ilgimi çekti dikkatle okudum ve resimlere bayıldım.Umarım bir gün gidip görme şansım olur.Çok teşekür ederim..

    YanıtlaSil